Anthropologie


Selam kızlar ve birkaç erkek okur! Bugün size Amerikanya'dan bir butik tanıtmak istiyorum. İsmi Anthropologie. Hadi tanışın, kaynaşın, şurada oynaşın bakalım...
Bugün sabah kalktığımda ve tril tril elbiseler, sandaletler giymek uçuşmak istedim ama tekrardan kış geldiği için bu hevesimi ıslak kaldırımlara gömdüm ve bugün de bunları giyemedim sevgili okurlarım.


Hiçbir zaman böyle allı güllü bir desen seveceğim aklıma gelmezdi ama sanırım içimdeki Anadolu kadını uyandı, süt sağasım, yöresel yemek yapasım var. Tutmaç, çöknek, bötüreç, kamalaş tarifi bilen varsa yollasın.

Kombinasyon iğrenç olmuş ama bluzun nasıl duracağını görün istedim. E bi de burası köy yeri, bu kadar oluyooo.

Bu Anthropologie'nin Amerika'da, Kanada'da, İngiltere'de falan şubeleri var. Şurdan da sipariş verebilirsiniz tabi ama azıcık pahalı.
PS: Aşağıdaki kız cindy mi?

Dün Topshop'tan aldığım fino köpeği desenli kazağı h&m outletinde 20 liraya gördüm diyerek beni hayata küstüren kardeşimi buradan sevgiyle kucaklıyorum ve yukarıdakileri beğenisine sunuyorum. Benim kaliteli giyime büyük önem veren kızkardeşim acaba bunları salı pazarında, mahmutpaşada ya da h&m outletinde görmüş olabilir misin? Her 3 ayda bir yeminler veren ve bir daha asla kalitesiz birşey almayacağım, hem ömrü kısa oluyor, hem iki günde sümüğe dönüyor diye Bershka'ya, Mango'ya burun kıvıran first lady kız kardeşimi sonunda Terkos pasajında buluyorum. Elinde üç beş milyon bozukluk, saçı başı yolunmuş, kollar yara bere, derbeder ve yıkık.



PS: Pek yakında sizlere neye benzediğimizi göstereceğiz. Eğlenceli bir post sizi bekliyor olacak hehe...

valentino ve miroslava

salü, sevgili moda tutkunları;

kahramanlarımız acaba bugün ne giyemedi? dedirten heyecanlı bekleyiş sona erdi.
ben bugün valentino giyemedim.

dün akşam aman allah bahar geldi diye sevinirken bulduğum bu cicileri almış olsaydım da zaten bugün hava kötü olduğu için giyemeyecektim keh keh. 
ilk bebeğimiz 350 pound'a, fırfır sevenler için geliyor. bu fırfırcılardan biri benim. geçen sene arkadaşlar arasında yapılan bir araştırmaya göre dünya fırfır piyasasını ablam ve benim ayakta tuttuğumuz ortaya çıktı.



bir diğer yavru ise aslında bir elbise ama ben onu kesip bluz olarak kullanmayı tercih ederim. tabii 425 pound verdikten sonra kesmeye elim gider mi ondan pek emin değilim: 


bu arada miroslava duma diye sevimlice bir kızcağız var, birçok blogda gördüğüm. miroslava ne giymiş, miroslava ne takmış diye yakından takip ediliyor. 

onu bunu bilmem, eğer ben bu şekilde ay farkıyla büyük ablam ZeeZoo'nun karşısına çıksam daha miroslava nedir, duma kimdir anlatamadan, beni eşek sudan gelinceye kadar döver.
görüyorsunuz, aile baskısı nedeniyle stil ikonu olma ihtimalim daha başlamadan bitiyor. 

miroslava duma'ya sevgilerimi yolluyorum.
böyle devam ederse birkaç parça kıyafetimi de yollayacağım.

buradan akademi'ye sesleniyorum: sorry guys

hürmetli misafirlerimiz, 
bir altta ablacığımın elcağızlarıyla yazdığı yazıyı okurken oscar'a ben gitsem ne giyerdim diye düşündüm.
sağolsunlar, çağırmalarına rağmen yoğunluğum yüzünden gidemedim.
buradan akademi'ye sesleniyorum: kusura bakmayın, evlilik koşturması zor iş, you know. seneye inşallah.

neyse, ben bu sene oscar'a gitseydim alışveriş için çok vaktim olmayacağı için ilk etapta gözüme çarpan bu Catherine Malandrino elbiseyi giyerdim. 
 
650 yuroluk fiyatıyla bütçeme de uygun olan bu yeşil bebeği bir yerlerde görürseniz insanlık namına haber verin.
mail adresim, sayfanın sol üstünde bir yerlerde yazıyor.

hazır alışverişe başlamışken aşağıdaki lacivert yavruyu almamak da örf ve adetlerimize sığmaz. 
 
RM by Roland Mouret etiketli bu elbiseyi ben böyle topuklu ayakkabı ve portföylerle değil; uzun kollu olması sebebiyle bu soğuk kış günlerinde, renkli mus çoraplarla ajansta giymeyi planlıyorum. 
ama önce bir yerlerime sıkışmış olan 965 yuro'yu bulup Roland Mouret'ye teslim etmem gerekiyor.

bu arada 100 izleyicimiz olmuş, pek mutluyuz. bunu "hakkımızda" konseptli şaheste bir post'la taçlandırmayı düşünüyoruz.

Marchesa Oh La La

Biliyorsunuz kız kardeşim Sothyz bu yaz evleniyor. Düğüne ben de katılacağım. Bilmeyenler için belirteyim, daha önce benim düğündümde son derece seviyeli, elegan ve zarif danslarıyla konukları düğünden sonra günlerce konuşturmuştu. Herkes masa örtülerini beline bağlayıp, gelen çelenklerden çiçekleri yolup başına takıp dans eden kızı merak ediyordu. Düğün videosunda benden çok oynak kızkardeşimin görüntüleri vardı ve bütün paraları ona takmışlardı. Bu rezaletin intikamını almak için tam 4 yıl bekledim. Şimdi sıra bende. (Şimdi sıkılmamanız için bir resim)
İntikamımı almamın en iyi yolu kız kardeşimin düğününde gelinlik giymek diye düşündüm. Bir kaç model de baktım aslında. Ama benim zerafetime yakışacak parçalar değildi. (Bir resim daha)



Sonra birden vicdanım devreye girdi, inanmayacaksınız ama kızkardeşime acıdım. Sanırım ilk kez böyle insani bir duygu hissettim içimde. Ben de intikamımı gece boyu sürecek olan yaratıcı ve fütüristik danslarımla almaya karar verdim. Bir de eğer çocuk yapacak olurlarsa o çocuğun dayısı olmaya karar verdim.




Dayılar biraz serseri olur ve çocuğa en kötü huylarını alıştırır ya o yüzden dayısı olacağım Sothyz'in bebeğinin. Yani ilk sigarasını içireceğim, onu bilardoya alıştıracağım ve pavyona götüreceğim. Şimdilik planlarım bunlar.


Deminden beri gördüğünüz fotolar ise benim düğünde giyebileceğim ama giyme ihtimalim olmayan elbiseler. Hepsi Marchesa imzalı... (yukarıdakini kristalde giymeyi planlıyorum.)

Önceki Oscar yazımda size uzun zamandır Marchesa hakkında bir yazı yazmak istediğimi söylemiştim. Marchesa'yı ben kırmızı halı izlerken keşfettim. Ne zaman bir elbise beğensem hep aynı isim karşıma çıkıyordu.





Ve Marchesa'yı takibe aldım.

Tüm modellerini tek tek inceledim ve kararımı verdim. Gossip Girl'ün oyuncularından Taylor Momsen'in üzerindeki kırmızı tuvalete aşık oldum. Gerçi ondan önce Blake Lively'nin muhteşem mini elbisesinde kendimi az hayal etmedim değil ammaaaa...

Yine de gönlüm artık sadece onda:)

Oscar'da kadın olmak.


Bilindiği üzere dün akşam Oscar ödülleri sahiplerini buldu. Ben de sizler için Academy yolunda kırmızı halıda neler döndüğünü araştırdım. Kim kiminle pişti oldu? Kim hangi kıyafeti giydi? Kim kime kafa attı? Kimler neler taktı takıştırdı? Kadının fendi erkeği yendi mi? Kim ben hala kroyum, kro kalacağım dedi? Ben olsam ne giyerdim? gibi kafanızda oluşan tüm soruları yanıtlayabileceğiniz sanat dolu, kültür dolu bir yazı olsun, haydi bakalım.

Bir felaketle başlayalım. Beyonce. Halis Alman Hastanesi perdesi kumaşıyla hazırlanmış elbisesiyle o gece gerçekten çok can yaktı.

Ben Penolope'yi yaşlandıkça sevmeye başladım galiba. Çok zarif, çok tatlıydı o gece. Bi şakalar, espriler falan. İngilizcesini de geliştirmiş, çok şekerdi gerçekten. Ama kırmızı giyen onca kadın arasında kayboldu biraz üzerindeki her ne kadar Donna Karan da olsa.


Ancak kaybolup gitmeyen ve gitmeyecek olan şey ise bileğindeki Chopard bilezikler ve parmağındaki 16 karatlık yüzüktü. Gözden kaçıranların gözüne sokmak için aşağıya bir resmini koydum.
Madem konu yüzükten açıldı. Şu yeni cüce star Carey Molligan'in parmağındaki Fred Leighton marka yüzük prada portföyünün üzerinde fena parlamıyordu hani.

Yine tabi ki Prada ayakkabılarının da hastası oldum.

Başka bir ayağa birlikte bakalım sevgili okur. Bu fotoğraf Rio karnavalında çekilmedi.

Bu ayak, çirkin kraliçe Zoe Saldana'dan başkasının değildi. Eteklerini ve rengini sevdim ama aramızda kalsın. Elbiseyi de. Givenchy.

Kamerun Diaz her zamanki gibi sarışın sevenlerin kalbini fethetti. E ne de olsa Oscar De La Renta.

Çok zarif bir duruş, nefis bir poz. Ama ütüsüzlükten bürümcük elbiseye dönmüş kıyafet çok fena. Bu kumaşın çıkaracağı ses kulaklarımı tırmalıyor.

İşte kaybolup giden başka bir renk.

Ama o yüzük, küpeler ve bilezik bence gecenin en iyisiydi. Vintage. Tebrikler...



Ay bu da ne böyle? Yoksa Sarah Jessica Parker'ın pençeleri mi?


Evet öyleymiş:(
Bir gün önce en kötülerde ahududu ödülü alan Sandra Oscar'ı kapıverdi. Ama gecenin en iyi iki elbisesinden birini üzerine çakmıştı. Uzun zamandır size Marchesa ile ilgil bir yazı yazmak istiyordum, bu vesile ile konuya girmiş oldum.



En iyisini en sona sakladım tabi ki. Saçla başlayalım. Mıtteşem.

Vee işte gecenin en iyi elbisesi yine Marchesa'dan geliyor Vera Fermiga için. Şaheste! Marchesa'ya burdan sevgi, saygı, ışık...

Antimilitarizm, çift lens kamera, 3D, motion capture, milyonlarca dolarlık gişe yalan oldu. Sonuç olarak tabi ki kadının fendi erkeği yendi. Gecenin fotosu hemen aşağıda...



PS: Antimilitarizm kelimesini bu sitede kullanma fırsatını bana veren Avatar filmine sonsuz teşekkürler.